Mutluluğun Resmi

Durup ince şeyleri anlamaya bolca vaktimizin olduğu günlerde, hayatını sanata ve şiire adamış iki dostun arasında geçen sıcacık bir hikayeyle karşılaştım.

Abidin Dino, Nazım Hikmet ve eşi Vera Paris’te bir otelde kalmaktadır. Nazım Hikmet, buradayken yazdığı Saman Sarısı şiirinde Dino’ya bir çağrıda bulunur.

“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?”

Abidin Dino, buna cevaben bir şiir kaleme alır.

Mutluluğun Resmi

Kokusu buram buram tüten

Limanda simit satan çocuklar

Martıların telaşı bambaşka

İşçiler gözler yolunu.

İnebilseydin o vapurdan

Ayağında Varna’nın tozu

Yüreğinde ince bir sızı.

Mavi gözlerinde yanıp tutuşan

Hasretle kucaklayabilseydim

Seninle, bir daha.

Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi

Bağrımıza bassaydık seni Nazım,

Yapardım mutluluğun resmini

Başında delikanlı şapkan,

Kolların sıvalı, kavgaya hazır

Bahriyeli adımlarla düşüp yola

Gidebilseydik meserret kahvesine,

İlk karşılaştığımız yere

Ve bir acı kahvemi içseydin.

Anlatsaydık

O günlerden, geçmişten, gelecekten,

Ne günler biterdi,

Ne geceler…

Dinerdi tüm acılar seninle

Bir düş olurdu ayrılığımız,

Anılarda kalan.

Ve dolaşsaydık Türkiye’yi

Bir baştan bir başa.

Yattığımız yerler müze olmuş,

Sürgün şehirler cennet.

İşte o zaman Nazım,

Yapardım mutluluğun resmini

Buna da ne tual yeterdi;

Ne boya…

Peki kimdi Abidin Dino? Hayatını sanatla yoğurmuş bir kültür insanından neler öğrenebiliriz?

1913 yılında İstanbul’da doğdu. Ailesi doğumunun ardından İsviçre’ye ve Fransa’ya taşındığı için çocukluğu Avrupa’da geçti. 12 yaşında ailesiyle İstanbul’a döndü. Robert Kolej’de eğitimini yarım bıraktı. Ağabeyi Arif Dino’nun desteğiyle resim, karikatür ve yazıya yoğunlaştı. Çalışmaları 1930’ların başlarında gazete ve dergilerde yayımlandı. Aynı dönemde, ileride yakın dostu olacak Nazım Hikmet’in kitaplarına da kapak desenleri çizdi.

1933 yılında amacı düşünce yanı ağır basan resimler yaparak, sanata çağdaş akımlarla boy ölçüşecek yenilikler getirmek olan ‘D Grubu’ kurucuları arasında yer aldı.

Paris’te yaşadığı dönemde Pablo Picasso ile dostluk kurdu. Siyasi sebeplerden sürgüne gönderildiği yıllarda Yaşar Kemal’le tanıştı. Genç yaşta Nazım’ın şiirlerini resimlemeye başladı. Eşi Güzin Dino’yla birlikte Paris’e döndüklerinde Türk resim sanatını Fransa’ya tanıttılar.

“Resmi hiç düşünmeden yapmak gerekir.”

Resim yapmayı şiir yazmaya ve de doğal bir suyun akışına  benzeten Dino, ressamın ve şairin içinde bir zorunluluk duyması gerektiğine inanmıştır. Akademik yapının içinden gelmeyen, “otodidakt” bir sanatçıdır. Başka bir deyişle kendini yetiştirmiş kişi olmuştur.

Sanat, insanı kalbinin derinlerine götüren bir ışık olmakla beraber kalıcı eserler yıllar sonra yeni nesilleri de aydınlatmaktadır. Abidin Dino’dan; sanatta özgür olmayı, dostluğu ve aşkı, eskiden ilham alıp yeniliklerle güzelleşen dünyayı öğrendik. Eserlerini okuduğumuz, resimlerine hayranıkla baktığımız pek çok sanatçının olduğu gibi onun da izi kalacak bu dünyada.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir